Milli Eğitim Müfredatında yer alan Felsefe dersinde kullanılan kavramların anlamları ve açıklamaları..
A
- Agnostisizm
- Tanrı’nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini savunan görüştür. Bu görüşe göre Tanrı’nın var olup olmadığını ispatlayacak elimizde kesin bir kanıt yoktur. Sofistlerden Protagoras, Kant bir agnostiktir.(Bilinemezcilik)
- Ahlak
- İyi ile kötü, doğru ile yanlış davranışları belirleyen değerler ve kurallar bütünü.
- Akıl ilkeleri
- Aklın özdeşlik, çelişmezlik, üçüncü hâlin imkânsızlığı ilkeleri.
- Akılcılık
- Kavramları ve önermeleri bir araya getirerek adım adım ilerleyen, akıl yürütmeyi sağlayan yeti olarak kabul edilmiş ve bu anlamda insanoğlunun en temel özelliği olarak görülmüştür. “İnsan akıllı bir yaratıktır” yargısında akıl, bu anlamda kullanılır.
Descartes’a göre ise akıl iyi yargılama, yani iyiyi kötüden, doğruyu yanılgıdan ayırt edebilme gücüdür. Dinlerde inancın konusu olan vahye karşıt bilgiyi sağlayan yeti anlamına da gelmektedir. Leibniz’de. duyulardan bağımsız doğruları yani deneyim öncesi (a priori) doğruları kavrama gücüdür. Akılcılar, aklı bu anlamda ele alırlar ve deneyciliğe karşıt olarak ortaya koyarlar. Akıl, mutlak doğruları dolaysız kavramamızı sağlayan yeti olarak da kabul edilir. Kant, aklın mutlağı kavrayamayacağını söyler; bununla birlikte, kendisinden sonra gelen Alman filozoflar ve özellikle Schelling, akılda mutlağı kavrama gücü olduğunu ileri sürer.
- Algı
- Duyular aracılığıyla bilme eylemi, zekâ ve zihin yardımıyla bir şeyin bilincine ermek.
- Altın orta
- Altın ortalama veya altın orta yol olarak da bilinen bu yaklaşım; aşırılık ve eksiklik uçları arasındaki dengeyi kurmak olarak tanımlanabilir.
- Analitik Felsefe
- Felsefede incelenen sorunların dilin çok anlamlılığı ya da belirsizliğinden kaynaklandığını ve buradan hareketle felsefenin asıl yapması gerekenin önermelerin analiz edilmesi olduğunu iddia eden felsefi akım.
- Analiz
- Çözümleme; ele alınan konuyu, sorunu, önermeyi unsurlarına ayırarak inceleme işi.
- Anarşizm
- Herhangi bir otoriteyi kabul etmeyen; otoritenin olumsuz sonuçlar doğurduğunu iddia eden felsefi akım.
- Anlam
- Kavramın, sözcüğün veya bir önermenin ifade ettiği şey.
- Apolojetik
- Teolojide, inancın tanrısal kökenini akıl yoluyla haklı kılma çabası.
- Argüman
- Bir tezi, görüşü veya iddiayı geçerli ya da geçersiz kılmak amacıyla ileri sürülen, kendi içinde tutarlılık gösteren çıkarım veya akıl yürütme.
- Aristoteles
- Platon’un öğrencisi olan Aristoteles, mantığın kurucusu sayılır ve bilimsel düşüncenin temellerini atmıştır. Etik, siyaset, fizik, biyoloji gibi birçok alanda eserler vermiştir. Ahlakta “altın orta” ilkesini savunur ve bilgiye duyular aracılığıyla ulaşılabileceğini öne sürer.(MÖ 384–322)
- Arkhe
- Antik Yunan felsefesinde her şeyin kendisinden varlığa geldiği ilk töz, maddi neden ya da ilke
- Aşkın
- Deney üstü olan, insan bilincinin ötesinde olan, doğa üstü olanı ifade eden kavram.
- Ateizm
- Teizm’in zıddıdır. Ateizm evreni yaratan bir Tanrı anlayışını reddeder.(Tanrıtanımazlık)
- Atom
- Maddenin bölünemez, parçalanamaz, bozulamaz en küçük parçası.
- Aydınlanma
- 17-18. yüzyıllarda akıl ve bilim yoluyla cehaletin, dogmaların aşılması gerektiğini savunan düşünsel hareket.
- Ayin
- Dinî tören, topluluk hâlinde ibadet etmeyi ifade eden kavram.
B
- Bilge
- Bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek (kimse), hakim.
- Bilgelik
- Varlık, bilgi ve değer hakkında tam ve bütün bilgi sahibi olma.
- Bilgi
- Bilgi, öznenin nesneyle ilişkisinin sonucunda ortaya çıkan ürün.
- Bilim
- Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim
- Bilim
- Tabiat içinde gerçekleşen olayların nedenlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini gözlem ve deney yöntemiyle araştıran, bulduğu verilerden hareketle genel yasalara ulaşmaya çalışan, böylelikle olayların nasıl gerçekleştiğini veya gerçekleşeceğini belirlemeye çalışan bilgi alanı.
- Bilinç
- İnsanın bir konuya yönelmesi, onu fark etmesi ve tanımasını ifade eden kavram.
- Bürokrasi
- Devletin kamu hizmetlerini yürütmekle görevli, görevleri yasa ile belirlenmiş, uzmanlaşmış memur kadrosudur.
C
- Cevher
- Var olmak için başka bir şeye ihtiyaç duymayan varlık; değişim hâlindeki nesneler içindeki değişmeyen şey; niteliklerin taşıyıcısı olan özne.
- Çelişik
- Aralarında çelişme bulunan (önermeler, yargılar, kavramlar, terimler).
- Çelişme
- Mantıkta birbirlerini olumsuzlayan iki kavram, terim, önerme, yargı ve kuramı ifade eden kavram.
- Çıkarım
- Doğruluğu doğrudan doğruya bilinmeyen bir önermenin, doğru olarak kabul edilmiş olan başka önermelerle bağlantısına dayanarak doğruluğunu çıkarma işlemi.
D
- Değer
- Kişinin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında belirgin şey.
- Deizm
- Tanrı’yı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, evreni bir Tanrı’nın yarattığına inanmakla beraber yaratıcının evrene hiçbir müdahalesi olmadığını ve olmayacağını savunan, vahyi reddeden görüş.
- Deney
- Bilimsel bir gerçeği göstermek, bir yasayı doğrulamak, bir varsayım kanıtlamak amacıyla yapılan işlem, tecrübe.
- Descartes
- Modern felsefenin babası kabul edilir. “Düşünüyorum, öyleyse varım” (Cogito, ergo sum) sözüyle ünlüdür. Akılcılığı ön plana çıkaran Descartes, kesin bilgiye yalnızca akıl yoluyla ulaşılabileceğini savunur. Zihin-beden ayrımı ve Kartezyen felsefe onun başlıca katkılarındandır.(1596–1650)
- Determinizm
- İnsanın bütün eylemlerini kendi dışındaki koşulların belirlediğini ve bu yüzden insanın özgür olmadığını savunan ahlak görüşüdür.
- Distopya
- Korku ütopyalarıdır. Geleceğe yönelik korkuları yansıtır. Örneğin G. Orwell’ın 1984 isimli romanı ve A. Huxley’in “Cesur Yeni Dünya” romanı gibi.
- Diyalektik
- Gerçekliği ve onun çelişmelerini incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmayı sağlayan yolları aramayı öngören akıl yürütme yöntemi, eytişim.
- Dogma
- Doğruluğu sınanmadan benimsenen bir öğretinin yada ideolojinin temeli olan sav
- Dogmatik olma
- Eleştiriye , kuşkuya , sorgulamaya kapalı olma
- Doğrulama
- Bir varsayımın doğruluğunu denetlemek için deney ve mantıksal kanıtlama yoluyla yapılan işlemlerin bütünü.
- Doğruluk
- Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması.
- Düalizm
- Birbirinden ayrı, birbirinden bağımsız, birbirine geri götürülemeyen, birbirinin yanında veya karşısında bulunan iki ilkenin varlığını kabul eden görüş.
E
- Egoizm
- Kendi benini ve çıkarını hayatın mutlak ilkesi yapan anlayış.
- Egzistanyalizm
- İnsan varoluşunun özgürlük, sorumluluk ve anlam arayışı üzerine odaklanan bir felsefi akımdır. Egzistansiyalistler, bireyin kendi anlamını yaratması gerektiğini savunurlar.
- Ekol
- Bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan akım veya okul.
- Emprizim
- Doğru bilgiye duyu verileri ve deneyle ulaşılabileceğini savunan akımdır. İnsan aklında doğuştan bilgi olmadığını ve bilgiye dış dünyadan gelen deney verileri ile ulaşılabileceğini ileri sürer. Bilginin kaynağı deneydir.(Deneycilik)
- Entüisyonizm
- Kesin ve değişmez bilgilere sezgi aracılığı ile ulaşılabileceğini savunan akım entüisyonizmdir.Bilim ve zekâ olgusal dünyada iş görür fakat ahlak, inanç ve metafizik alanda zekâ eksik kalır. Onu tamamlayacak sezgiye ihtiyaç vardır.(Sezgicilik)
- Epikürcülük
- Hayattaki en büyük amaç, haz ve acıdan kaçınmaktır. Felsefe, insanları mutlu ve huzurlu kılacak bir yaşam sürmelerine yardımcı olmalıdır.
- Epistemoloji
- Bilgi felsefesi; bilginin doğasını, kaynağını ve sınırlarını inceler.
- Erdem
- İstencin ahlaksal iyiye yönelmesi.
- Erdem
- Ahlaki açıdan en iyi davranış biçimi, iyi huy.
- Estetik
- Güzelliği ve güzelliğin insan belleğindeki ve duygularındaki etkilerini konu olarak ele alan felsefe kolu, güzel duyu.
- Estetik
- Sanatın ve güzelliğin doğasını araştıran felsefi disiplin.
- Etik
- İnsan eylem ve davranışlarını (ahlaki), ahlaki olanın özünü araştıran felsefe dalı.
- Etik
- Ahlaki ilkeleri ve değerleri sorgulayan felsefe dalı.
F
- Fatalizm
- İnsanın kaderin elinde bir oyuncak olduğunu ve kendi iradesi olmadığını savunan görüştür. (Kadercilik)
- Felsefe
- Varlık, bilgi, değer, düşünme, dil ve ahlak gibi temel konuları sorgulayan ve akıl yoluyla anlamaya çalışan disiplin.
- Fenomen
- Duyularla algılanabilen her şey, görüngü.
- Fenomenoloji
- Bilincin çeşitli formlarıyla estetik, ahlaki ve duyusal her tür doğrudan
deneyimini analiz edip betimleyen felsefe anlayışı.
- Filozof
- Bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişi
- Form
- Nesnelerin özü veya değişmeyen yapısı; Platon’a göre “idea”.
- Friedrich Nietzsche
- Alman filozof, bireysellik, güç istenci ve geleneksel değerlere karşı çıkışıyla tanınır. “Tanrı öldü” sözüyle dini ve ahlaki sistemlere eleştiriler getirir. “Üst insan” kavramıyla, kendi değerlerini yaratan insan tipini tanımlar. Eserlerinde toplum, din ve ahlak eleştirileri öne çıkar.(1844–1900)
G
- Gerçek
- Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan.
H
- Hedonizm
- Temel düşünceleri “Hazza yaklaş, acıdan uzaklaş.”tır. İnsan kendisine haz veren şeyleri yapar, acı veren şeylerden uzak durur.(Hazcılık)
- Hikmet
- Felsefede kendini tanımanın bilgisi.
- Hümanizm
- İnsanı merkeze alan, insan değerine ve aklına önem veren düşünce sistemi.
I
- İbadet
- Bir dinin buyruklarını yerine getirme.
- İde
- Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik.
- İdea
- Düşünce, fikir; akılla kavranan, nesnelerin asıl formları.
- İdeal
- Düşüncenin tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri kendinde toplayan.
- İdealizm
- Bilgide temel olarak düşünceyi alan ve varlığı insan düşüncesinin kurduğunu kabul eden öğretilerin genel adı.
- İdealizm
- Bilgide temel olarak düşünceyi alan ve varlığı insan düşüncesinin kurduğunu kabul eden öğretilerin genel adı.
- İdeoloji
- Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü.
- İdeoloji
- Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü.
- İdoller
- Kişiyi doğru ve kesin bilgiye ulaşmaktan alıkoyan, deneyle hiçbir bağlantısı olmayan ön yargılar.
- Immanuel Kant
- Aydınlanma Çağı’nın en etkili filozoflarından biridir. Saf Aklın Eleştirisi adlı eserinde insanın bilme yetisini analiz eder. Bilginin hem deneyim hem de akıl yoluyla oluştuğunu ileri sürer. Ahlakta “ödev ahlakı” ve “iyi niyet” kavramlarıyla tanınır.(1724–1804)
- İrade
- Bir şeyi isteme; istenilen şeyi hayata geçirmeye karar verme ve uygulama yetisi ya da gücü.
J
- Jean-Paul Sartre
- Varoluşçuluk akımının öncüsüdür. “Varoluş özden önce gelir” düşüncesiyle insanın kendi anlamını kendi yaratması gerektiğini savunur. Özgürlük ve sorumluluk kavramlarını öne çıkarır. Varlık ve Hiçlik ve Bulantı gibi eserleriyle tanınır.(1905–1980)
- John Locke
- İngiliz filozof ve hekimdir. Modern liberalizmin babalarından biri olarak kabul edilir. Empirizm akımının öncülerindendir; bilgi deneyimle edinilir. Toplum sözleşmesi ve doğal haklar teorileriyle siyaset felsefesine katkı sağlamıştır.(1632–1704)
K
- Karl Marx
- Tarihsel materyalizm ve sınıf mücadelesi teorileriyle sosyal ve ekonomik düşünceyi kökten değiştirmiştir. Komünist Manifesto ve Kapital adlı eserleriyle tanınır. Felsefeyi yalnızca yorumlamak değil, dünyayı değiştirmek için kullanmak gerektiğini savunur.(1818–1883)
- Kategori
- Varlığı ve bilgiyi belli özellikler altında sınıflandırarak açıklamak için kullanılan kalıplar.
- Kinizim
- İnsanın erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan bütün gereksinmelerden sıyrılarak kendi kendine erişebileceğini savunan öğreti.
- Klon
- Aynı canlıdan eşeysiz olarak üreyen canlı, kopya.
- Konfüçyüs
- Çinli düşünür, ahlak ve toplum düzeni üzerine fikirleriyle tanınır. Aileye saygı, erdem, adalet ve toplumsal uyum kavramlarını ön plana çıkarır. Eğitim ve ahlaki gelişim onun öğretilerinde merkezde yer alır. Doğu felsefesinin en etkili isimlerinden biridir.(MÖ 551–479)
- Kozmolojik kanıt
- Evrenin var olmasından yola çıkarak Tanrı’nın varlığını ortaya koymaya çalışan kanıtlama şekli.
- Kritisizm
- Kritisizm, bilginin deneyle başladığını ve aklın anlama yetisinin apriori (önsel) formları ile bilgiyi oluşturduğunu savunur. Bilgi akılla deneyin ortak ürünüdür.(Eleştiricilik)
- Kuram
- Sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar, yasalar bütünü, nazariye, teori; uygulamalardan bağımsız olarak ele alınan soyut bilgi; belirli bir konudaki düşüncelerin, görüşlerin bütünü.
- Kültür
- İnsanın tarih içinde geliştirdiği maddi ve manevi değerler alanının bütününü ifade eden kavram.
L
- Laiklik
- Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması , laisizm.
- Liberalizm
- Devlet, toplum ve birey arasındaki tüm ilişkilerde bireyin hak ve özgürlüklerini öne çıkaran, her bireyin düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğünün tanınması gerektiğini savunan ekonomik ve siyasal öğreti.
- Liberteryanizm
- İnsanın doğuştan özgür olduğunu ve özgürce seçimler yaparak kendi kaderini meydana getirdiğini savunur.(Özgürlükçülük)
- Logos
- Antik Yunan düşüncesinde söz, konuşma, düşünce, akd, anlam, açıklama; bir şeyin her ne ise o olmasını sağlayan nedenler; belli bir disiplinde, fenomenleri açıklamak amacıyla kullanılan yöntem ve ilkeler bir şeyi bizim için anlaşılır kılan dayanak anlamına gelen sözcük.
M
- Madde
- Duyularla algılanabilen nesne; bir cismi oluşturan öz; bir mekân içinde yer alan ve ölçülebilen varlık türü.
- Maksim
- Genel olarak bir bireyin benimseyebileceği ya da bireye eylemlerinde iyi bir yol gösterici olarak kabul etmesi tavsiye edilen davranış kuralı.
- Mantık
- Doğru düşünmenin yöntemini, kurallarını ortaya koyan bilim.
- Materyalizm
- Dünyada yalnızca maddenin varlığını kabul eden; Tanrı, ruh vb. manevi kavramları ret ve inkâr eden felsefi görüş, maddecilik, özdekçilik.
- Metafizik
- Duyularımızla algılayamadığımız varlıkların sebeplerini ve temellerini araştıran felsefe.
- Mitoloji
- Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin uygarlığına ait mitlerin, efsanelerin bütünü.
- Monoteizm
- Tek bir Tanrı’nın evreni yarattığı inancıdır.(Tek tanrıcılık)
- Mutlak
- Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız.
- Mutlak olma
- değişime kapalı olma
- Mümkün
- Olası, muhtemel.
N
- Nedensellik
- Neden ve sonuç arasında zorunlu bir bağlantının olduğunu ileri süren ilke.
- Nesne
- Öznenin dışında kalan her konu, obje.
- Nesnel
- Bireyin kişisel görüşlerinden bağımsız olan, objektif
- Nihilizm
- Her türlü değer, anlam ve ahlaki temelin reddedildiği düşünce biçimi.
- Nominalizm
- Kavramların gerçek varlıklar olduğunu kabul eden, kavram gerçekliğine karşıt olarak tümel kavramların yalnızca nesnelerin adları olduğunu ileri süren görüş, adcılık.
O
- Olgu
- 1. Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç. 2. Varlığı deneyle kanıtlanmış şey.
- Olguculuk
- Bilginin sadece duyumlara, deneye dayalı olarak oluştuğunu; deneyle doğrulanamayan bilgilerin doğruluğundan söz edilemeyeceğini ve bu tür önermelerin anlamsız olduğunu ileri süren felsefi öğreti, pozitivizm.
- Ontoloji
- Varlık felsefesi; “var olan nedir?” sorusunu ele alır.
- Ontoloji
- Varlık bilimi, varlıkların doğası, varoluşun anlamı ve varlık türlerinin sınıflandırılmasıyla ilgilenen felsefe dalıdır.
- Otodeterminizm
- İnsanın kısmen özgür, kısmen ise kendi elinde olmayan koşulların etkisi altında olduğunu savunur.
- Otorite
- 1. Siyasi veya idari güç. 2. Belli bir alanda yaptırım, yasak etme, emretme hakkı ve gücü.
- Ödev
- İstemelerimizin belirleyicisi olarak ahlak yasası üzerine bilinç (Kant).
- Ödev ahlakı
- Genelgeçer bir ilkeye yani ödeve göre davranışta bulunulmaya dayanan, Kant’ın geliştirdiği ahlak sisteminin adı.
- Ön yargı
- Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin hüküm, peşin fikir.
- Öndeyi
- Genellik ve yasalara dayanılarak yapılan geleceğe yönelik çıkarım ya da öngörülen nedensel ilişkinin gerçekleşeceğine ilişkin beklenti, kestirim.
- Önerme
- Bir konu hakkında, doğruluk değeri olan yargılar bildiren cümlelerdir.
- Öz
- Bir şeyin ne olduğu, nasıl olduğu olgusu; bir şeyi o şey yapan, öyle oluşunu sağlayan şey; bir varlığın yapısını kuran şey.
- Özbilinç
- İnsanın kendisinin bilincinde olması.
- Özdeş
- Bir ve aynı olan, aynı manaya gelen.
P
- Panenteizm
- Tanrı ve evren birdir. Fakat burada Tanrı evrenden bağımsız bir varlığa sahiptir. Tasavvuftaki vahdetivücut görüşü buna örnek verilebilir.
- Panteizm
- Panteizm Tanrı ve evreni bir gören, özdeş gören anlayıştır. Bu görüş Tanrı’yı doğanın dışında düşünmez. Doğa ve Tanrı birdir. Doğanın dışında ayrı bir Tanrı yoktur. Hint, Budist öğretilerinde ve Spinoza’da görülür.
- Paradigma
- Bilimde bilim insanlarının dünyaya bakışını belirleyen ve ona fenomenleri açıklama olanağı veren model, kavramsal çerçeve veya ideal teori.
- Phileo
- Sevgi
- Philosophia
- Bilgelik arayışı , bilgiyi sevmek , araştırmak ve peşinde koşmak
- Platon
- Sokrates’in öğrencisi, Aristoteles’in hocasıdır. “İdea” kuramıyla, gerçekliğin duyularla değil düşünceyle kavranabileceğini savunur. Devlet, Symposion, Fedon gibi eserleriyle adalet, bilgi ve siyaset gibi konuları işler. Akademia adlı ilk felsefe okulunu kurmuştur.(MÖ 427–347)
- Plüralizm
- Gerçekliğin ya da toplumun çokluklar içerdiğini savunan görüş; tek bir doğru yerine çoklu doğruları kabul eder.
- Politeizm
- Birden fazla Tanrı’nın var olduğunu kabul eden görüştür. Yunan, Roma dinleri örnek verilebilir.(Çok tanrıcılık)
- Pozitivizm
- Genel olarak modern bilimi temele alan, ona uygun düşen ve batıl inançları, metafizik ve dini, insanlığın ilerlemesini engelleyen bilim öncesi düşünce tarzları ya da formları olarak gören dünya görüşü.
- Pragmatizm
- Pragmatizm; gerçeğe ve eyleme yönelik pratik sonuçlara dönük düşünme temelleri üzerine kurulu bir olan felsefi akımdır. Pragmatizm, Amerikalı filozof William James tarafından felsefi bir sistem olarak gündeme getirilmiştir. Ayrıca doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak, yalnızca eylemlerin sonuçları ile değerlendiren ve onlara yalnızca sağladığı “fayda” açısından bakan akıma da felsefede, pragmatizm adı verilmektedir.
R
- Rasyonalizm
- Bilginin kaynağı, doğruluğun ölçütünün akıl olduğunu ileri süren felsefi akım, akılcılık.
- Realizm
- Bilinçten bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu benimseyen görüş.
- Refleksif düşünce
- Kendine dönük ve derin düşünme.
- Romantizm
- XVIII. yüzyıl sonunda başlayan, duygu, coşku ve sembole aşırı yer veren sanat akımı.
- Rölativizm
- Hakikatin ya da doğruların bireylere, çağlara ve toplumlara göreli olduğunu savunan anlayış.
- Rönesans
- XV. yüzyıldan başlayarak İtalya’da ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde hümanizmin etkisiyle ortaya çıkan, klasik İlk Çağ kültür ve sanatına dayanarak gelişen bilim ve sanat akımı.
S
- Sentez
- Farklı unsurları belli bir ölçüte göre bir araya getirme, uyumlu bir bütün oluşturma.
- Septisizm
- Gerçeğin ne olduğunun bilinemeyeceğini, bilinse dahi aktarılamayacağını dolayısıyla genelgeçer, evrensel bilgilerin olmadığını iddia eden felsefi öğreti, şüphecilik.
- Sezgi
- Gerçeğin deneye veya akla vurmadan doğrudan doğruya kavranması.
- Sezgi
- Gerçeğin deneye veya akla vurmadan doğrudan doğruya kavranması.
- Simone de Beauvoir
- Varoluşçu feminist bir filozoftur. İkinci Cins adlı eserinde kadının toplumdaki konumunu sorgular. Kadınların özgürleşmesini bireysel farkındalık ve toplumsal dönüşümle ilişkilendirir. Sartre ile felsefi ve entelektüel ortaklık kurmuştur.(1908–1986)
- Sofizm
- Sofistler felsefe tarihinde ilk şüphecilerdir. Herkes için geçerli bir bilginin olanaksızlığını savunurlar. İnsanı doğru bilginin ölçüsü kabul ederler. Doğruluğun rölatif (göreceli) olduğunu savunurlar.
- Sokrates
- Batı felsefesinin kurucularından biri; “sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez” sözüyle tanınır.
- Sokratik yöntem
- Sokrat’ın, sorular sorarak ve cevapları tartışarak düşünceleri sorgulama ve keşfetme yöntemidir.
- Sophia
- bilge ve bilgelik
- Sorgulama
- Felsefenin temel yöntemi; bilgi, değer, anlam gibi kavramları eleştirel biçimde inceleme.
- Soyutlama
- Bir nesnenin özelliklerinden veya özellikleri arasındaki ilişkilerden herhangi birini tek başına ele alan zihinsel işlem, gerçeklikte ayrılamaz olanı düşüncede ayırma.
T
- Tasavvuf
- Tanrı’nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklayan dinî ve felsefi akım.
- Teizm
- Tanrı’nın varlığını ve evreni yönettiğini savunan inanç sistemi.
- Tez
- Bir konu hakkında ileri sürülen iddia, düşünce, önerme.
- Tikel
- Bir türün bütün bireylerine değil de bir veya birkaç bireyine ilişkin olan, cüzi, tümel karşıtı.
- Tin(Geist)
- Ruh, maddi olmayan varlık.
- Töre
- Toplumun gelenek ve değerlerinden oluşan ahlaki kurallar bütünü.
- Töz
- Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher.
- Tümdengelim
- Tümel bir önermeden tikel bir önermeye, yasalardan olaylara, etkenden etkiye geçme yolu, dedüksiyon.
- Tümdengelim
- Tümel bir önermeden tikel bir önermeye, yasalardan olaylara, etkenden etkiye geçme yolu, dedüksiyon.
- Tümel
- Belli bir sınıfa bağlı bireylerin hepsini içine alan, külli.
- Tümevarım
- Özel olandan genel olana giden, tek tek olgulardan genel önermelere varan yöntem, endüksiyon.
U
- Uyum
- Bir bütünün parçaları arasında bulunan uygunluk, ahenk.
- Uzay
- Bütün varlıkların içinde yer aldığı sonsuz boşluk, feza, mekân.
- Ütilitarizm
- Ahlaki değerin, eylemlerin sonuçlarıyla ölçüldüğünü savunan felsefi yaklaşımdır. En fazla mutluluğu ve faydayı sağlayan eylemler doğru kabul edilir.
- Ütopya
- Bir yerde olmayan anlamına gelir. Filozofların geleceğe dönük ideal devlet düzeni tasarımlarıdır. Örneğin F. Bacon’ın “Atlantis”i, Platon’un “Devlet”i, T. Moore’un “Utopia”sı vb.
V
- Vahiy
- Bir buyruk veya düşüncenin Tanrı tarafından peygamberlere bildirilmesi.
- Varoluşçuluk
- Varoluşun özden önce geldiğini ve özü sürekli olarak yarattığını ileri süren öğreti, egzistansiyalizm.
- Varsayım
- Deneyle ispatlanmamış, doğruluğu ortaya konmamış ancak doğru olması ihtimali olan teorik düşünce; geçici açıklama.
- Vicdan
- Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç.
Y
- Yanlışlama
- Bilimde ortaya konan teorileri doğrulamaktan çok yanlışlayarak ortaya konan iddianın aksi durumunun araştırılması gerekliliğini vurgulayan anlayış.
- Yasa
- Bilimde çok sayıda deney ve gözlemden sonra, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak belirlenen durum.
- Yöntem
- Bilimlerde belli bir sonuca erişmek üzere bir plana göre gidilen yol.
Z
- Zorunluluk
- Olması gerekme, olduğundan başka olmama, zorunlu olma, mecburiyet.
